Sevgili Hemşehrilerimiz ,Kaletepe buluşma noktasına hoşgeldiniz. Uzun bir aradan sonra tekrar sizinle buluştuk.

Sitemizin  tüm içeriğiyle  sizlere hizmet verebilmesi için uğraş vermekteyiz.. Sizlerden gelebilecek katkılarla sitemizin içeriği ayrıca zenginlik kazanacaktır. 

Zeki Öztürk&Hüseyin Öztürk

 

 KÖYÜMÜZDE EVLENME VE DÜĞÜN GELENEKLERİ

       Köyümüzün düğün gelenekleri bulunduğu bölgeyle parelellik arzetmekle beraber eskiden hatırlanabildiği kadarıyla aşağıdaki şekilde yapılmaktadır.

Köyün içinden birine talip olunacaksa önceden usulune uygun olarak kız ailesine haber salınır, oğlan bir yakınıyla beraber kız ailesini görmeye giderdi. Olumlu bir durum olması halinde dünür gidilirdi. Kız isteme anında oğlanın ailesinin büyükleri veya köyden ileri gelenler bulunurdu. Oğlan ise bulunmazdı. Şayet aileler şartlarda anlaşlarsa söz kesilir ve kahve içilirdi. Başlık parasının gündemde olduğu son zamanlara kadar başlık parası yüzünden düğünle sonuçlanmamış evlilik girişimleri de olmuştur.

Söz kesilmesinin ardından makul bir süre, fıstık ve akide şekeriyle köyden yaşlı bir kadının okumasından (davetinden) sonra bir kaç gün içinde nişan merasimi yapılırdı. Ailenin durumuna göre davetlilere yemek verilir veya lokum ve bisküvit dağıtılırdı. Düğünün olacağı vakte kadar evlenecek kişiler gizlice birbirlerini tanımaya çalışırlardı.Ayrıca bu dönemdeki bayramlarda ve ziyaretlerde geline mutlaka hediye götürülür veya para takılırdı. Gelin adayı kendisinden küçük dahi olsa, oğlan tarafının erkeklerine ağabey, kızlarına abla diye hitap ederdi. Bu durum düğün sonrası da devam ederdi.

Düğün töreni ise, yine yaşlı bir kadının akide şekeri ve fıstıklı okumasından (davetiyesinden) sonra, biri kırmızı (son zamanlarda bayrağımız), diğeri yeşil, iki bayrağın hocanın ve katılanların duasıyla oğlan evinin önüne dikilmesiyle başlardı. Bu iki bayrağın tam ortasında bir çivi bulunur ve bunun üzerine bir elma geçirilirdi. Gençler bu elmayı taşlarlar ve düşen elmaya sahip olan damata götürüp belli bir para alır, gençlerde bu parayı çoğu zaman beraber harcarlardı.

Bayrak genelde Perşembe veya Cuma günü dikilir, düğün alayında bundan 2 veya 3 gün sonra yola çıkardı. Düğünden bir gün önce oğlan tarafından bir delikanlı Tilki adıyla heybesinde pişmiş bir tavukla ve değişik yiyeceklerle kız tarafına gönderilirdi. Tilki kız tarafında yapılacak işlere yardımcı olur, akşamda kadınlar arasında kına gecesi yapılırken kız tarafının gençlerinin çeşitli oyunlarına katılarak olmadık eğlenceli eziyetlere katlanmak zorunda kalırdı. Kadınlar tarafından yapılan kına gecesinde Def eşliğinde türküler söylenir ve kına merasimi yapılırdı. Evlenmeye aday kimselerin ellerine de kına çalmak adettendi. Kız anası ve yakınları yavrularından ayrılacak olmanın burukluğunu yakından hissederler ve adeti gereği mecburen ağlama periyoduna girerlerdi.

Düğün günü ise, bütün ödemeleri yapacak bir düğün kahyası ile damata bir sağdıç seçilirdi.sağdıç genelde duruma göre damatın arkadaşı veya yakın akrabasından biri olurdu. Gerekli hazırlıklardan sonra, oğlan tarafından gençler bir bayrak eşliğinde yola çıkarlar, kız tarafı gençleri de bir bayrak eşliğinde onları karşılamak üzere belli bir mesafeye gelirlerdi. Uzak köyden gelin almalara gelmede, bu yer genelde köyün girişi olurdu. Burada kız tarafının bayraktarı selamlaşmayı müteakip, oğlan tarafına çeşitli sorular sorar, cevabın alınmasıyla düğün alanı için ayrılmış mekana davet ederlerdi. Erkek tarafından gelen kadın davetliler içeriye girebilmek için belli bir para öderlerdi. İlk önce kızın ceyizi fiyatlandırılıp yazılarak senet altına alınır ve at arabalarına yüklenirdi. Bu işin en son aşamasında ise kızın ceyiz sandığının üzerine bir yakını oturur ve belli bir ücreti almadan kalkmazdı. Ceyiz yüklenmesi esnasında gençlerden biri damata sunulacak yastığı alırdı. Ceyiz işlemi tamamlandıktan sonra, gelinin evden çıkartılması işlemi başlardı. Bu arada davullu ve zurnalı bir düğünse yanık havalar çalardı. Ailelerin durumuna göre dua ve salavatla da gelin yolcu edilirdi. Gelinin evden çıkması sırasında kardeşi geline kırmızı bir kuşak bağlar, bu kuşağın bağlanabilmesi içinde düğün kahyası belli bir miktar para ödenek zorundadır. Kuşak merasiminden sonra gelin yakın akrabalarıyla gözyaşları içerisinde vedalaşır ve önceleri ata, sonraki zamanlarda ise gelin arabası olarak yararlanılan atlı veya motorlu arabaya binerdi. Bu aşamadan sonra oğlan tarafından gelen davetliler kız tarafıyla vedalaşarak, kızın odasını düzenleyecek yakınlarıyla birlikte yola koyulurlar. En önnde gelin atı veya arabası yer alırdı. Oğlan evine gelene kadar gelin arabasının önü gençler tarafından kesilir ve kahya belli bir para ödeyerek yolu açardı. Damat düğün merasiminin bu bölümünde yer almazdı. Düğünlerde mesafe uzak ise önceleri at arabaları sonraları motorlu taşıtlar kullanılmıştır.

Oğlan evine önce ceyiz gelirdi, düğün alayının gözükmesiyle bayrak direği de indirilir ve damata vermek üzere bayrakları gençler alırdı. Düğün alayının gelmesiyle birlikte saçcı (para takma) merasimine geçilirdi. Önce anne ve babadan başalayan bu merasim, yakın akrabayla devam edip düğüne katılan davetlilerin katılımıyla sonra ererdi. Gelin at'tan veya arabadan inerken damatta evlerin çatısı olmadığı zamanlarda dama gelir veya uygun bir yerden gelinin başı üzererinden kuruyemiş veya bozuk para saçardı. Bu sırada güzel adet olmasa da kimi zaman silah atılması da adettendi.

Gelininin içeri alınmasından sonra, düğün alayıyla gelen kızın yakınları onun odasına ceyizini yerleştirirlerdi. Damat ise, kendisine ayrılan odaya gider, burada bayrakları ve yastığı belli bir para ödeyerek teslim alır ve yatsı namazına kadar gençlerin yaptığı çeşitli oyunlarla vakit geçirirdi. Özellikle damatın ayakkabılarına ve kendisinin kaçırılmasına dikkat edilirdi. Yatsı namazından sonra, hoca veya bu görevi yapacak biri aile büyükleriyle gelir, damatın eline kına yakılır ve müsaade istenirdi. Gençler belli bir ücret mukabilinde bu müsaadeyi verirler sonra da hep beraber çıkarak damatın kalacağı kapının önüne kadar beraber gelirlerdi. Burada dualar edildikten sonra, damat büyüklerinin ellerini öper, oradakilerle vedalaşıp kapıya yöneldiği sırada çabuk hareket etmez ise gençlerin yumruk darbelerinden, kimi zamanda iyi niyetli olmayan iğnelerden nasibini alırdı.

İçeri girdikten sonra damat sağdıç'a uygun bir şekilde para vererek onun görevini tamamlardı ve düğün günü böylelikle son bulurdu.

Ertesi gün ise, gelin ve damat erkenden kalkardı. Komşulara ve yakınlara haber vermek suretiyle, onların katılımıyla duvak açma merasimi yapılırdı. Bu sırada geline çeşitli hediyler verilirdi.Oğlanın ailesi de gelinin dağıtılmak üzere getirdiği çeşitli hediyleri orada bulunanlar ile kendi yakınlarına dağıtırlardı. Düğünden takriben bir hafta sonra da yeni evli çift, ailesinden birilerinin katılımıyla çeşitli hediyelerle kızın ailesine yol açmaya giderlerdi. Bu merasimle birlikte düğün işleri tamamlanmış olurdu.

Gelin ve damat büyüklerinin yanlarında karşılıklı konuşamazlardı. Gelin de gelinlik edip sesini yükseltemezdi. Gelin yemeğini dahi belli bir zamana kadar ayrı yer ve aile büyüklerinden erkeklerle yemek yemesi için kendisine bir hediye alınırdı. Ayrıca pek iyi bir adet olmasa da saygıdan hareketle, doğan çocuklarını da yakınlarının yanında sevemezler ve kucaklarına alamazlardı.

Düğün ailenin durumuna göre lokum-bisküvitli veya yemekli olurdu. Yemekleri ise köyün aşcısı kabul edilmiş belli yaştaki kadınlar yapardı. 1970'li yılların en meşhur aşcısı Edi Ana (Fadik- Nazife Öztürk)' dır Genelde düğün sahibi bir hayvan keser ve onunla yemekler yapılırdı. Yemeklerde kaşıklar yetersiz kaldığından çocuklar genelde evlerinden kaşıkla gelirlerdi. Yemekler yer sofrasında yenir ve genelde pilav üstü et ile en son gelen tatlı gençler tarafından sofra altına konularak yenileri talep olunurdu. Börek denilen ve kuru yufkanın ufalanması ve bunun şeker ve cevizle karıştırılmasıyla oluşturulan harcın yufkaya sarılmasıyla yapılan bu tatlı bugün çok az yapılmaktadır.

Düğünlerde ailenin talebi doğrultusunda müzik olarak davul zurna veya çalgı bulunurdu. Ayrıca pek sık olmasa da deve oyununun yer aldığı halk oyunlarıda oynanırdı.